top of page
Yazarın fotoğrafıYasin ÇAL

NEYMİŞ BU ÇOCUKLUK VE ÇOCUKLUK YARALARI?…

Güncelleme tarihi: 26 Ara 2020

Ne karmaşıktır çocukluk. Hiç unutulur mu çocukluk yılları? Unutulmuyor evet,unuttuk desek de yıllar sonra hortluyor. Yaşlılıkta bile yine ''Beee...'' diye çıkıyor karşımıza. Bazı insanlar çok şanslı küçüklüklerini çok iyi hatırlar. Benim gibi insanlar da şanssızdır çünkü sadece kısa kısa filmler geçer gözünün önünden. Çünkü o günlerle barışmak için hatırlamak gerek.


Ne kadar büyüdüm deseniz de çocukluk hiç bırakmıyor aslında peşinizi. Çocuğunuz olduğunda yeniden çocukluğunuza merhaba diyorsunuz, çocuğunuz büyüyor bu sefer torununuz oluyor yeniden başa dönüyorsunuz. Hayat çocukluğunuzu hep size tekrar tekrar sunuyor. Ve çocukluk döneminizin eksikleri, fazlalıkları seriveriliyor önünüze her defasında.


Yani sevgili okurlarım her durakta yanınızda taşıyorsunuz çocukluğunuzu. Ne zaman geçmişteki duraklardan birinde takılırsanız ve çocukluğunuzu unutursanız o duraklardan birinde ya da bilerek terk ederseniz onu, korkutursanız ya da incitirseniz işte o zaman sorunlar başlıyor gelecek duraklarda.

Ne zordur çocukluk; ah bir bilebilsek, anlayabilsek, hissedebilsek. Belki o zaman kendi çocuklarımızın yaralarını sarabilir hatta hiç yara açmamak için çok daha hassas olabiliriz.


Hepimizin kabul etmesi gereken şu ki; evet, çocuklar küçük yetişkinler değildir. Ama şu da var ki; yanlış giden bir şeyler sonucu maalesef yetişkinlerin kopyası olan ya da ailesinin izlerini çokça taşıyan çocuklar var. Hayatları boyunca var olma mücadelesine girecek bu çocuklar. Ailenin duygusal, ekonomik çatışmaları arasında bocalayan ve alması gereken sevgiyi alamayan, görmesi gereken saygıyı göremeyen çocuk, ya ailesinin ilgisini çekme mücadelesi verecek ve ailesinin her türlü isteklerine boyun eğecek, onları memnun etmek için hep daha fazlasını yapmak isteyecek ve bunu başaracak, aile memnun edildiğinde çocuk mutlu olduğunu sanacak ve hayatı boyunca etrafındaki insanları memnun etmek için çabalayan bunu görev bilen bir yetişkin haline dönüşecek. Ya da bu psikolojik durumu atlatamayan yani ailesinin dikkatini çekemeyen, ne yaparsa yapsın kaba tabirle kimseye yaranamayan çocuklar için ise durum tam bir fiyasko. Bu durum beraberinde öfke, eziklik, acizlik gibi hazin sonları getirecektir.


Yani sevgili okurlarım kısacası çocuklarımızı bizim duygularımızın, çatışmalarımızın arka bahçesi yapmamalı ,onları bir birey olarak görmeli, onlara sahip olması gereken sevgiyi, saygıyı vermeli, fikir ve vicdan özgürlüklerini geliştirmeliyiz. Sorumluluk sahibi olmak, vatanını milletini sevmek, merhametli olmak, hoşgörülü olmak gibi ahlaki değerlerle beslenen bir kalbe sahip bireyler olarak yetiştirmeye çalışmalıyız. İyi insan yetiştirmeliyiz. Bu sadece milli eğitimin temel amacı değil her vatandaşın vatandaşlık görevi olarak görmesi gereken bir amaç olmalı. Kendi yetersizliklerimize onları dahil etmemeliyiz. Kendi yoksunluklarımızda onları da kaybetmek istemiyorsak kendi duygularımıza onları alet etmeyelim onları bize kendilerini ispatlamak zorunda bırakmayalım. Beni sev, beni önemse diye mekanizmalar geliştirmek zorunda bırakmayalım.


Özellikle kardeşi de varsa bu çocukların yükleri daha da ağır olacaktır. Bu durum çocuğun hem kendi duygusal dünyasının yükü hem de anne ve babasının, kardeşlerinin yükü altında ezilerek altından kalkamayacağı bir hal alır. Daha sonrasında intikam almak isteyenler mi dersiniz, ailesine kötü davrananlar mı ararsınız, ailesiyle arasında duvar örenler mi görürsünüz, acımasızlık ve öfkeyle dolan yürekler mi dersiniz, eziklik ve acizlik duygusuyla sıkışan ruhlar mı dersiniz, travma yaşayanlar mı dersiniz? Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalır. Neden? Eksiklik duygusu? SEVGİ, SAYGI, İLGİ. Peki ne yapacağız? Lütfen görülmesi gerekeni görün, sevilmesi gerekeni sevin, ilgi isteyene ilgi gösterin, saygı isteyenin fikirlerine saygı duyun, yol arayana rehber, özgürleşmek isteyene hoşgörülü yaklaşın. Onları erken büyütmeyin, önce siz küçülün. Önce kendi yaralarınızı sarın. Çocuk yanlarınızı iyileştirin. Her şeyi doğru yaptığını zannetmenin, her şeyi bildiğini düşünmenin bir yaşlılık belirtisi olduğunu da unutmayın. Öğrenmeye açık olun, çocuğunuz ile birlikte siz de öğrenin, eğlenin. Eksiklik oluşturmamak için önce kendi eksiklerinizi tamamlayın. Değişimden kaçmayın. Ne yaparsanız yapın bunu kendinize dert edinin. Dert edinmezseniz, kendinizi sorgulamazsanız bu yazıyı da unutun. DÜŞÜN, HİSSET, ANLA…



Renkler Değil İnsanlık Konuşsun Zehra ATA sizin için yazdı.


MERAK ANAHTAR, FEN HAYATTIR Serap SEVİM sizin için yazdı.


Haydi Sen De Ara Ersin ÇAL sizin için yazdı.


109 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

MUSLUK VE KOVA

Komentarze


bottom of page